20 Nisan 2017 Perşembe

Simyacı



Simyacı... Aslında daha önce okumuştum ama bence "Simyacı" tekrar tekrar okunması gereken bir kitap.  Bazı kitaplar vardır her okuduğunuzda farklı şeyler keşfettiğiniz; daha önce okunduğunuzda fark edilmeyen noktaları bir daha okuduğunuzda fark ettiğiniz. İşte "Simyacı" tam da böyle bir kitap.

Simyacı, Mevlana'nın ünlü Mesnevisinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkılarak yazılmış bir roman. Bunu duyduğumda çok şaşırdım; Mevlana'ya olan hayranlığım bir kat daha arttı.  Aynı dinden olmayan binlerce kilometre uzaklıktaki Brezilyalı bir yazarı bile etkileyip "Klasik" haline gelmiş bu romanı yazdırdığı için.



Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun hikayesini anlatıyor. Santiago çobanlık yaparak yaşamını sürdürürken üst üste aynı rüyayı görür.  Merakına yenilen Santiago rüyasını danışmak için bir falcıya gider.  Falcı da ona Mısır Piramitlerinin bulunduğu yere gitmesini, orada kendisini büyük bir hazinenin beklediğini söyler. Falcının yanından çıktıktan sonra kafasında soru işaretleri vardır.  Şehrin meydanında oturup düşünürken yanına yaşlı bir adam gelir ve "Kişisel Menkıbesi"ni takip etmesini söyler.  Santiago da bunun üzerine kararını verir; "Kişisel Menkıbesi"ni yaşamak için koyunlarını satar ve Mısır'a doğru yola çıkar. Çıktığı bu yolda da birçok macera yaşar.



Ben okurken büyük bir keyif aldım.  Bir kere daha okuyacağıma da eminim ama ne zaman işte onu bilmiyorum :)

Kitabı okumak isteyenlere de şimdiden keyifli okumalar diliyorum..

12 Nisan 2017 Çarşamba

Mart Ayı İzlediklerim

Mart ayında sinemaya gitme fırsatım olmadı; aslında uzun zamandır sinemaya gitme fırsatım olmadı. Zeynep Neva küçük olduğu için onu bırakamıyorum. Bıraktığım zamanlarda da halletmem gereken işlerimi hallettiğim için yaklaşık bir yıldır sinemaya gidemedim. Şubat'ta gitmiştim ama o sayılmaz :) Zeynep Neva'yı animasyon filmine götürmüştüm. Kendim için, izlemek istediğim bir film için sinemaya gidemedim. Ben de daha çok internetten film izliyorum. İzlediğim ve çok beğendiğim birkaç film ile ilgili daha önce blogumda yorum yapmıştım. Onların dışında Zeynep Neva sayesinde bol bol animasyon izledim :) Zeynep Neva'ya çok fazla televizyon seyrettirmiyorum; gün içinde kısa kısa çizgi filmler ya da bir tane animasyon izletiyorum. Daha önce Kung Fu Panda favorimizdi. 1-2-3 hepsini bilmem kaç defa izlemişizdir :) Ama Mart ayında favorilerimiz değişti: Leylekler (Storks) ve Zootropolis.  İkisi de çok eğlenceli filmler; zaten Zootropolis bu sene yapılan 89. Oscar ödül töreninde "En İyi Animasyon Film" dalında ödül aldı.

  
Leylekler (Storks), ülkemizde 2016 yılında vizyona girmiş; çok eğlenceli bir film.  Konusu; Tarihin en eski devirlerinden beri yeni doğmuş bebekleri ailelerine teslim etme görevini üstlenmiş olan leylekler artık bebek dağıtımını bırakmış ve ticari kaygılarla iş yapmaya, bir dağıtım şirketi işletmeye başlamıştır. Yani leylekler insanlara kargo götürmektedir.  Bebek teslimatı işini bırakmalarının bir sebebi de 18 yıl önce Tulip adlı bebeği teslim edememeleridir.  18 yıl boyunca Tulip, Leylekler Dağı'nda kalmış, leyleklerle büyümüştür. Şirketin en iyi çalışanlarından biri olan Junior adlı leylek, yapılacak Leylekler Kongresi'nde şirketin başına geçecektir; fakat önce Tulip'ten kurtulması gerekir. Junior Tulip'ten kurtulmanın yollarını ararken bu ikili yanlışlıkla "Bebek Yapma Makinesi"ni çalıştırır ve sevimli bir bebek dünyaya gelir.  Bu izinsiz bebeği patronu keşfetmeden önce ailesine teslim etmesi gerekmektedir. Bebeği teslim edebilmek için Tulip ile Junior heyecanlı macera dolu bir yolculuğa çıkarlar.


Zootropolis: Hayvanlar Şehri de 2016 yılında vizyona girmiş, harika bir animasyon. Çocuklardan çok büyükler için yapılmış bir film bence.  İçinde bolca mesaj barındırıyor. Konusuna gelince; Judy Hopps küçüklüğünden itibaren polis olmayı isteyen bir tavşandır. Anne ve babasının itirazlarına rağmen bu arzusundan vazgeçmez ve polis teşkilatına yazılır. Zorlu bir eğitim sürecinden sonra okulu birincilikle bitirir. Görev yeri de Zootropolis'tir. Medenileşmiş ve teknolojiyi kullanabilen hayvanların uyum içinde yaşadığı şehir. Burası bir fil kadar büyük ya da bir arı kadar küçük olanların bile istediği her şeyi yapabileceği türden bir yerdir.  İyimser polis memuru Judy Hopps buraya geldiğinde büyük ve sert mizaçlı hayvanların olduğu bir yerde polis olmanın hiç de kolay olmadığını fark eder.


Ufak tefek olduğu için şefi, Judy Hopps'a trafik cezası kesme görevi verir. Bu sırada, hayatını dolandırıcılık yaparak kazanan tilki Nick ile tanışır.  Daha sonra bu ikili uzun zamandır meydana gelen ve çözülememiş gizemli kaçırma olayları için bir arada çalışmak zorunda kalırlar.  Kaçırma olaylarını çözmek için Judy Hopps'ın 48 saati vardır; eğer 48 saatte çözemezse çok sevdiği polislikten istifa edecektir.  Bu nedenden dolayı kaçırılan son kişiyi gören Nick'ten yardım ister.  Olayı birlikte çözeceklerdir.



İçinde çok iyi espriler ve mesajlar barındıran bu filmi herkese tavsiye ederim.  Bu arada söylemeden geçemeyeceğim tilki Nick'i Cem Yılmaz seslendiriyor :)